23 Kasım 2010 Salı

“Salla zarları, bak bakalım n’olacak. Neden olmasın ki?”[i]


68 yaşında zengin bir erkekle, 16 yaşında, güzel ve çocuk bakıcılığı yapan bir kız arasında sizce ne olabilir? Benim aklıma gelen ilk ilişki türü; yılların bilgeliğine sahip yaşlı adamın, genç ve tecrübesiz kıza hayatı anlatması ve kızın da bu bilge dostluğun sonrasında yaşamına yeni bir yön vermesi. Ya da yaşlı adamın, genç kızı ölen kızına benzetmesi ve tüm maddi  varlığını beklenmedik bir şekilde ona bırakarak ortadan kaybolması. Evet klasik senaryolar ama bu senaryoların çok şahane bir şekilde anlatıldığı romanlar ve filmler var. Bahsettiğim senaryolardan farklı başka senaryolar da yaratılabilir ama bana kalırsa “Güzel Bir Kız”ın yazarı Joyce Carol Oates’in yarattığı ilişki türü çoğu kişinin aklına gelmez. Fakat çoğu insanın aklından geçirmeyeceği bir ilişki, bir kurgu yaratmak kimi durumlarda son derece çarpıcı olabilirken, bana göre “Güzel Bir Kız”da bu durum sözkonusu değil.  Evet, Oates romanın yarısından fazlası geride kalmışken, yaşlı adamın kızdan ne istediğini netleştiriyor ve bunu yaparken okuyucuyu şaşırtıyor ama tatmin etmiyor, bana kalırsa.
Romanın kapağında “New Statesman”dan kitap hakkında yapılmış bir alıntı var;  “Mutlu sonlara inancımızı yitirdiğimiz bir çağda, modern bir masal. Yoğun ve çarpıcı.” Etkileyici ve merak uyandırıcı bir alıntı ve bunun dışında Oates’in kitabın yazarı olması da çoğu okuyucu için etkileyici olabilir. Oates’in yazdığı onca kitap ve aldığı onca ödül zaten insanda ister istemez, şahane bir roman okuyacağı beklentisi uyandırıyor. Bu beklenti, bende romanı ilk elime aldığımda fazlasıyla yoğundu mesela çünkü Oates’in adını yüzlerce kez duymuş fakat hiçbir kitabını okumamıştım.  Ve Oates hakkında yazılanlar ve anlatılanlar paralelinde çok başarılı bir roman okuyacağımı düşünüyordum.  Ancak maalesef hayal kırıklığına uğradım çünkü ne kurgu ne de karakterler yoğun ve çarpıcıydı. Fazla hesaplı bir roman gibi geldi hatta bana “Güzel Bir Kız”. Sanki Oates yazarken şöyle düşünmüş; “Evet iki zıt karakter yaratayım, biri zengin, yaşlı ve çirkin; diğeri fakir, genç ve güzel olsun. Sürpriz bir şekilde karşılaşsınlar. Neticede ikisinin de birbirinden isteyebilecekleri şeyler var, yaşlı adam güzelliğin, genç kız ise paranın peşinde olabilir ama ben bu ilişkiyi öyle bir hale getireyim ki okuyucu şaşırsın kalsın. Bir masala da bağlayabilirim aslında yaşlı adamın kıza ilgisinin, tutkusunun sebebini.  Arada kızın gel gitleri olsun, sonra yaşlı adamın gerçeği ortaya çıksın ve roman sona doğru ilerlesin. Tamam, şimdi yazmaya başlayabilirim!” Benim okurken alttan alta hissettiğim bu hesaplı edebiyat hissi, ister istemez insanı rahatsız ediyor. Bunun dışında, romanda tekinsiz bir hava da yaratılmaya çalışılmış ama bu da başarısız geldi bana; atılan zarlar, yapılan hamleler, gizemli resimler, kitaplar, hayatlar tekinsiz havayı da, modern bir masalı da vermede yetersiz kalmış. Kısacası, bence Oates zarları sallamış ama sonuç pek de iyi olmamış.
Bir taraftan da belki de gidip Oates’in en başarısız romanını seçtiğimi ve bu kadar roman yazmış bir yazarın başka romanlarına da bir şans vermem gerektiğini düşünüyorum. Yani kısa vadeli hedeflerimden biri, Oates’in ödüle layık görülmüş romanlarından bir tanesini okumak olacak. Gerçi ödüllerin, beğenilerin, anketlerin de belirleyiciliği yok, hiçbir ödüle layık görülmemiş fakat şahane yazılmış romanları düşünecek olursak.

Berna



[i] Güzel Bir Kız, Joyce Carol Oates

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder